AİLE TEMELLİ ODD MÜDAHALELERİ
Aile temelli ODD gelişimsel desteğe ihtiyacı olan çocuklara özellikle davranış desteği sunmak için geliştirilen kanıta dayalı, bireyselleştirilmiş bir yaklaşımdır. Aile ve uzman işbirliği ile hazırlanan davranış destek planının başarılı kabul edilebilmesi için uzman yardımı kesildikten sonra da sürdürülebilir ve kalıcı olması gerekir (Marshall ve Mirenda, 2002).
Aile temelli ODD müdahaleleri hazırlanırken özellikle aile ilişkileri, iletişim tarzları ve kültürel öğeler dikkate alınarak müdahalenin devamlılığının sağlanmasına hizmet edilmektedir (Vincent vd. 2011). Aile temelli ODD müdahaleleri aile temele alınarak, ailenin güçlü yanlarının farkına varılır ve müdahale planı bu güçlü yanların üzerine kurulur. Bunu yaparken ailenin tercihleri ve öncelikleri belirlenerek, ailenin kültürüne uygun bir biçimde aile aktif olarak sürece dahil edilir (Allen ve Petr, 1995; Dunst ve Sherwindt, 2016). Çocuklarında problem davranışlar ortaya çıktığında, bu davranışlara uygun müdahaleleri tasarlamak için aileler, uzmanlarla iş birliğine ihtiyaç duyarlar. İşbirliğine dayalı davranış desteği planlaması ise uzmanların ve aile üyelerinin "karşılıklı bilgi paylaşmı, yaratıcı problem çözme ve ortak karar verme" süreçlerini içeren beş ardışık aşamada gerçekleşmektedir (Lucyshyn vd., 2018; Snell, 1997). Bu aşamalar:
1. Aile ve uzman arasında bir ilişki kurmak,
2. Problem davranışların işlevsel bir değerlendirmesini yapmak,
3. Günlük doğal rutinlere uygun müdahaleleri belirlemek,
4. Günlük rutinlerin her biri ile ilgili davranış destek planları geliştirmek
5. Destek planlarını gerektiği gibi uygulamak ve revize etmektir.
Ailenin, çocuğun eğitimine hem okul hem ev ortamında katılması; çocuğunun, alınan kararlara dahil edilmesi ODD’nin temel prensiplerinden biridir (Blair vd., 2011). Covid-19 pandemisinden dolayı çevrimiçi eğitime ağırlık verilmesiyle birlikte Amerikan ODD merkezi, acil olarak aileleri desteklemek için aile temelli ODD uygulama stratejilerini içeren çeşitli çevrimiçi kitapçıklar, sunular ve bilgilendirme notları yayımlamıştır (https://www.pbis.org/topics/family; PBIS, 2020). Dolayısıyla pandeminin ne zaman biteceği belli olmadığından aile temelli bilimsel çalışmalara yoğunluk verilmesi oldukça önemlidir. Yaşanabilecek olağanüstü durumlar ya da ailelerin yaşayabileceği zorunluluk hallerini salgın hastalıklarla sınırlamamak gerekir. Doğal afetler, terör olayları vb beklenmedik durumlar özellikle özel gereksinimli çocukların ailelerinin evlerde daha fazla öğreticilik rolü üstlenmelerini gerektirebilir. Bu durum ulusal bilim insanlarını da harekete geçirmiştir.
Bu bağlamda TÜBİTAK, pandemi sürecinde “1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında özel çağrı açmıştır ve bu çağrı kapsamında özel gereksinimi olan çocuklara yönelik bazı projeler de desteklenmiştir. Bu projelerin çoğunlukla ev temelli uygulamaları içerdiği görülmektedir (örn., https://www.evdedestekprojesi.com/). Ancak bu çalışmalar alanyazındaki boşluğu doldurmakta sayıca yetersiz olup, aileyi temel alan, kanıt temelli işlevsel uygulamalar özellikle ulusal alanyazında oldukça sınırlı kalmaktadır.
Bu bağlamda, ülkemizde e-öğrenme ortamı sunan bir arayüz ile zihin yetersizliği olan çocuğa sahip ailelerin bilgi ve destek gereksinimlerini karşılamak üzere Aile Bilgi ve Destek Eğitim Programı (e-ABDEP) (2016) ve bir Avrupa Birliği (AB) proje çıktısı olarak Diken ve diğerleri tarafından 2013 yılında gelişimsel geriliği ya da risk altındaki 0-36 ay çocukların gelişimini evde desteklemeye yönelik geliştirilen GEDEP vardır (Diken, 2018; www.gedep.org). Ancak bu programlardaki içerik gelişimsel alanlardaki kazanımlala sınırlı iken; çocuklardaki problem davranışlarla baş etme, olumlu davranışlar kazandırma, öz düzenleme becerileri, ÖÖG, ailelerin psiko-sosyal yönden desteklenmesi gibi konuları kapsamamaktadır. Tüm bu bilgiler bağlamında, bu proje ile aile temelli, kanıta dayalı uygulamaları temel alan, “Olumlu Davranış Desteği Yaklaşımı” çerçevesinde dezavantajlı gruplardan biri olan ÖÖG olan çocuklara ve ebeveynlerine yönelik işlevsel bir aile eğitim modeli geliştirilerek ulusal ve uluslararası alanyazına kazandırılması amaçlanmaktadır. Nitekim, Bronfenbrenner’in (2005) ekolojik yaklaşımına göre çocuk ve çevresi arasındaki iki yönlü ilişki, zamana, çocuğun bireysel özelliklerine ve en yakınındaki kişilerle olan etkileşiminin niteliğine odaklanmıştır (Bölükbaşı Macit, 2019). Dolayısıyla, ebeveynler aracılığıyla eğitsel bilgi ve materyallerin çocuklara bir beceri edindirmek ya da problemlerle başa çıkmak için kullanılmasına imkan sağlayan programlar daha etkili olmaktadır (Anderson ve Minke, 2007; Erkan, 2019). Proje kapsamında yapılacak çalışmalar sonucunda pandemi nedeniyle çocuklarının eğitimini evlerde takip etmekte zorlanan ebeveynler için oldukça işlevsel bir eğitim modeli geliştirilmiş olacaktır.
ÖÖG olan çocukların aileleri genellikle çocuklarını “çok zeki ama hala okumayı sökemedi, çok yaratıcı ama okuması çok yavaş, harfleri karıştırıyor, harika okuyor yazıyor ama matematikte en kolay soruları bile çözemiyor” gibi ifadelerle anlatmaktadır (Öğülmüş, 2015). ÖÖG olan çocuklar temelde okuma-yazmada, matematik becerilerinde yoğun sorunlar yaşamakta; aileler ve öğretmenler, çocukların öncelikle bu becerileri kazanmalarını hedeflemektedir. Ancak, ÖÖG olan çocukların yaşadıkları akademik ve sosyal alandaki güçlükler, öz düzenleme ile ilgili stratejik davranışların eksikliğinden kaynaklanabilmektedir. Bununla birlikte öz düzenleme becerisi, öğrencilerin ders başarısının önemli bir yordayıcısıdır (Karakaş, 2009; Ponitz vd., 2009). Akademik ve akademik olmayan becerilerde yaşanan güçlükler sarmal bir döngü halinde ÖÖG olan bireyin ve ailesinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz bir şekilde etkilemektedir (Melekoğlu ve Kayışdağ, 2021). Öğrenme güçlüğü ile ilgili ulusal, standart içerik içeren bazı çalışmalar incelendiğinde; Erken Okur Yazarlık Testi (EROT; Kargın vd., 2015), okumayı değerlendirme (SOBAT; Melekoğlu vd., 2021), ÖÖG ile ilgili strateji ve bilgileri içeren içerisinde farklı modüllerin yer aldığı Öğrenme Güçlüğü Seti (Özmen, 2010) kaynakları görülmektedir. Bu kaynaklar da, çoğunlukla akademik becerilerle ilgili değerlendirme araçlarıdır. Ancak “Öğrenme Güçlüğü Seti” içerinde ÖÖG olan çocukların sosyal duygusal özelliklerine ilişkin bilgileri içeren bir modül vardır. Dolayısıyla, çocukların sosyal ve öz düzenleme becerini, uygun davranışlarını ve aile yaşam kalitesini artırmak için anlamlı, kalıcı ve sürdürülebilir iyileşmeler sağlayan, ailelere yönelik etkili ve kabul edilebilir destek hizmetlerine ihtiyaç vardır (Dishion ve Snyder, 2016).
Bu gereksinim ve önem bağlamında, proje kapsamında geliştirilecek olan kanıt temelli Ev-ODAD Aile Eğitim Modeli ile davranışsal, sosyal ve öz düzenleme becerileri konusunda özellikle ev ortamında sorunlar yaşayan ÖÖG olan çocukların aileleri aracılığıyla desteklenmesi mümkün olacaktır. Bu anlamda hem çocukların hem de ailelerin gereksinimine büyük bir katkı sağlanması beklenmektedir. Rogers’a (2007) göre diğer tanı gruplarındaki çocuklara kıyasla ÖÖG olan çocukların fiziksel görünümleri ve genel durumlarının akranlarıyla benzer oluşundan dolayı, bazı aileler çocuklarının durumunu kolay kabul etmekte, bazıları ise çocuğunun durumunun sadece dikkatini toplamakta zorlanmadan ibaret olduğunu düşünmektedir (Akt; Tekin Ersan, 2012). Dolayısıyla aileler, her hali ile normal görünen çocuklarının neden bu sorunları yaşadıklarını anlamakta güçlük çekmektedirler. Çoğunlukla ÖÖG olan çocuklar sorumsuzlukla suçlanmaktadır. Çocuklarda ortaya çıkan bu sorunlar, anne, baba ve aile içerisindeki diğer üyelerin yaşamlarını doğrudan etkilemekte, ÖÖG olan çocuğun sorunları, aynı evi paylaştığı tüm aile üyelerinin sorunu haline gelmektedir (Özen, 2012; Wilgosh, 1990). Son yıllarda, ÖÖG ile ilgili araştırmaların sayısının giderek arttığı, araştırmaların önemli bir kısmında katılımcıların ilkokul çağındaki çocuklar olduğu, anne baba ve öğretmenlerin daha az sayıda araştırmada yer aldığı görülmektedir (Özkardeş, 2013). Dolayısıyla, ÖÖG ile ilgili alanyazının Türkiye’de gelişmesi için anne, baba ve öğretmenlerin çalışmalarda daha fazla yer aldığı disiplinler arası kanıt temelli çalışmalara ihtiyaç vardır (Görgün ve Melekoğlu, 2019; İlker ve Melekoğlu, 2017). Bu bağlamda ODD yaklaşımını temel alan “Ev-ODAD Aile Eğitim Modeli” bu çocukların davranış, sosyal ve öz düzenleme becerilerine yönelik ailelerin evlerinde rahatlıkla uygulayabileceği uygulama basamaklarını içeren, etkinlik örnekleri sunan standart bir uygulama örneği sunmaktadır. ODD yaklaşımı bireyin yaşam kalitesini arttırmayı temel almaktadır. Bu eğitim modeli çocukların evde yaşamış oldukları problem davranışlara, akademik yetersizliklere, sosyal-duygusal beceri düzeylerine odaklanarak; ev içi rutinlerini ve çocukların günlük yaşam becerilerini düzenlemek amacıyla olumlu iletişim ve yönlendirmeleri kapsayan çalışmalardan oluşacaktır (PBIS, 2020). Böylece, ÖÖG olan çocuk, ergenlik gibi zor bir döneme girmeden önce ev ortamında yaşamış olduğu birçok problemini çözmüş olacaktır.
MEB (2015-2019) resmi istatistik bilgileri incelendiğinde, ilkokul ve ortaokul öğrencileri arasında toplam sayıları binleri bulan ÖÖG olan çocukların lise yıllarında sayıları 100-180’e düşmektedir (MEB, 2017; 2019b). ÖÖG olgusu ömür boyu devam eden bir durum olduğuna göre bu çocukların yıllar içerisinde sayılarının bu denli düşmesi oldukça önemli bir meseledir. MEB ve Birleşmiş Milletler Çocuk Örgütü (United Nations Children’s Fund [UNICEF]) (2013) “ortaöğretimde sınıf tekrarı ve okul terklerinin nedenlerini” analiz ettiği araştırmanın sonuç raporuna göre ortaöğretimde sınıf tekrarı en çok dokuzuncu sınıfta yapılmıştır. Sınıf tekrarının nedenleri okula bağlı nedenler, aileye bağlı nedenler, kişisel nedenler, çocuğun önceki eğitim yaşantısı, çocuğun ortaöğretime hazırlık seviyesi gibi nedenler olarak belirlenmiştir. Çocuklar, okulu bırakmalarının en önemli nedenlerini; okulu sevmeme, derslerde başarısız olma, düzenli ders çalışma alışkanlıklarının olmaması, arkadaş edinememe ve yeni ortama uyum sağlayamama olarak belirtmişlerdir. MEB (2017; 2019b); MEB ve UNİCEF (2013) raporlarından yola çıkarak; ÖÖG olan çocukların yıllar içerisinde yaşamış oldukları akademik ve sosyal beceri sorunları yüzünden çoğunun okulu terk ettikleri, açıköğretim lisesi okuyor olabilecekleri, tanılarını yenilemedikleri ya da diğer bir tanı türü olan duygu davranış bozukluğu (DDB) tanısı almış olabilecekleri düşünülebilir. Nitekim, MEB (2017; 2019b) istatistiklerine göre ÖÖG’nin tersine DDB tanılı öğrenci sayısı diğer okul kademelerine göre lise yıllarında oldukça artış göstermiştir. Örneğin, 2019 yıllında ilk ve ortaokulda DDB olan öğrenci sayısı toplam 579 iken, lisede 44.469’dur. ÖÖG tanılı çocukların sayılarının yıllar içerisinde düşüşü DDB’deki bu artışın bir sebebi olabilir.
Bu bağlamda, çocukların problem davranışlarına ve olumsuz yaşam şartlarına yönelik 10 yaşından önce kanıt temelli bir müdahalede bulunulmadığında, bu sorunların kronik bir hastalık gibi çocukta daha da yerleşerek ileri düzeyde problem davranışlara dönüşmektedir (Stormont vd., 2008). Bir problem davranış, çoğunlukla erken çocukluk döneminde ortaya çıkar ve uygun müdahale ve yönlendirmeler yapılmazsa, okuldan kaçma, ödevlerini yapmama, kavgalara karışma ve çete gruplarına katılma gibi söndürmesi daha zor olan davranışlara dönüşebilmektedir (Alkahtani, 2013). Problem davranışlar, çocukların gelişimi ve ailenin yaşam kalitesi üzerinde yaygın ve yıkıcı bir etkiye sahiptir. Buna ek olarak, DSM-IV (1998), 10 yaşından önce problem davranış gösteren ve bu problem davranışlara ek olarak Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan kişilerin antisosyal kişilik bozukluğu geliştirme riski taşıdıklarını belirtmiştir. Dolayısıyla, problem davranışlara müdahalede ve uygun davranış kazandırmada ilkokul yılları kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda özel eğitimde üç tür önleme vardır. Bunlar; (1) toplumsal farkındalık çalışmalarını içeren birincil önleme, (2) toplumsal düzeyde yetersizliği belirlemek için yapılan tarama çalışmalarını içeren ikincil önlem, (3) yetersizliğin bireye ve çevresine olumsuz yönde etkisini azaltmak ve çocuğun bundan en az düzeyde etkilenmesini sağlamak için uygulanan müdahaleleri içeren üçüncül önleme olarak sıralanabilir. Bu anlamda erken çocukluk her ne kadar 0-8 yaş aralığı olarak ifade edilse de (United Nations Children Fund [UNICEF], 2001), problem davranışlara erken müdahalenin en geç 10 yaşa kadar uygulanabileceği belirtilmektedir (Beard ve Sugai, 2004). Bu bilgiler çerçevesinde “Ev-ODAD Aile Eğitim Modeli” erken önleme müdahalelerini içermesi bakımından üçüncül önleme çalışmalarına girmektedir. Aile temelli ODD yaklaşımı; işlevsel değerlendirme ve çok katmanlı davranış destek planı gibi temel özellikleri içererek, işbirliği içerisinde aileyi güçlendirmeyi hedefleyen, çocuğun ve ailenin yaşam kalitesini iyileştirmeyi amaçlayan davranışsal destek hizmeti sunma modelidir (Fawcet, 2020; Parmigiani vd., 2020; PBIS, 2020).
Bu projenin toplumsal ve ekonomik olarak en önemli katkısı, ÖÖG olan çocukların ve ailelerinin yaşamış oldukları sorunlara kanıt temelli bir müdahale geliştirip, onların hizmetine sunarak, çocukların ortaokul ve lise yaşamına daha hazırlıklı başlamalarınına, sorunların derinleşmeden çözülmesine hizmet sağlayacak olmasıdır. Bu çocukların, çocukluk yıllarında yaşadıkları sorunlara erkenden müdahle edilmediğinde sorunlar ileriki yıllarda da devam etmekte ve artık toplumsal düzeyde bir etki etmektedir. Nitekim, bireyin başlangıçta içerisinde bulunduğu çevreye uyum sağlamada yaşadığı birtakım problem davranışlar, zamanla okulu terk etme, şiddete yönelme, hırsızlık, uyuşturucu ve ilaç kullanımı gibi sonradan müdahale edilmesi zor olan ve iyileştirilmesi uzun zaman alan ve belirli bir bütçe gerektiren kalıcı davranış problemlerine dönüşebilmektedir (Beard ve Sugai, 2004; Overton vd., 2002). MEB 2019-2023 eğitim-öğretim faaliyet alanı stratejik planı içerisinde yer alan hedeflerinden bazıları; (1) psikososyal koruma, önleme ve müdahale hizmetlerinin verilmesi, (2) öğrenci akademik başarı ve öğrenme kazanımlarının seviyesinin artırılması şeklindedir (MEB, 2019a). Bu projenin bağımlı değişkeni ÖÖG olan çocukların problem davranışların, sosyal beceri düzeyleri ve öz düzenleme becerileridir. Çocuklarda olumlu davranışlarının, sosyal ve öz düzenleme becerilerinin gelişmesine bağlı olarak çocukların akademik becerilerinde, kendilerinin ve ebeveynlerinin yaşam kalitesinde de olumlu gelişmelerin olması beklenmektedir (Kincaid vd., 2016; Sugai vd., 2000). Araştırmanın bağımsız değişkeni olan Ev-ODAD Aile Eğitim Modeli özellikle önleme, bireyin yaşam kalitesini ön planda tutan uygulamaları içermektedir. Walker vd. (1996) problem davranışları önleme ve söndürmeye yönelik uygulanan etkili müdahalelerin; çevresel faktörler, okul-aile işbirliği, ekonomiklik, etkililik, bilimsellik, önleme temelli olma, tüm çocukları kapsama, çocuklara akademik, sosyal ve davranışsal beceriler kazandırma, kalıcı kazanımlar sağlama ve tekrarlanabilirlik özelliklerini taşıması gerektiğini belirtmiştir. Proje sürecinde geliştirilecek olan eğitim modeli; çocuğun ve ailenin merkezde olduğu, bilimsel veri toplama teknikleri ile gereksinimin belirlenip, belirli kazanımları, stratejileri, uygulamaları ve etkinlikleri içeren diğer ebeveynler ya da araştırmacılar tarafından da uygulanabilir bir içerik sunması ve hibrit bir özellik taşıması açısından oldukça önemlidir.
Günümüzde MEB, özel gereksinimli gibi farklı özelliklere sahip olan çocuklara yönelik yaklaşımını kapsayıcı eğitim politikalarıyla belirlemektedir. Bu bağlamda, hak temelli eğitim dayanağı ile düzenlenen bu kapsayıcı eğitim yaklaşımı, farklı gelişimsel özellikleri olan çocukların ihtiyaç ve yeteneklerine uygun, bireyselleştirilmiş aktiviteler içerecek şekilde çoğu Avrupa Birliği (AB) Ülkelerinde yoğun olarak uygulanmaktadır (Toquero, 2020). Bununla birlikte bu çocukların eğitiminin sınıf içi boyutunun yanında elektronik içerikler (e-içerik) yolu ile ailenin daha fazla işin içine katılacağı dijital sistemlerle de desteklenmesinin gerekliliği özellikle son yıllarda vurgulanmakta olup (Benigno vd., 2007), Covid-19 salgını ile doğrudan çevrimiçi eğitime geçilmiş ve e-içerikler oluşturulmuştur (Azoulay, 2020; Parmigiani vd., 2020). Yapılan araştırmalarda, birçok ev ortamının eğitim şartlarına uygun olmadığı, birçok çocuğun tutarsız ebeveyn tutumlarının ve ebeveynlik becerileri konusunda yetersiz ebeveynlerin olduğu evlerde yaşadığı tespit edilmiştir (Brooks vd., 2020). Proje önerisi, ebeveynlerin güçlendirilmesi ve bahsedilen bu problemlere büyük oranda çözüm bulması beklenilen, kanıt temelli uygulamaları içermektedir, ODD veriye dayalı kanıt temelli bir uygulama olduğu için proje sürecinde öncelikle nicel ve nitel veri kaynaklarıyla gereksinimin belirlenmesi ve verilere bağlı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanmış olan taslak eğitim modelinin katılımcı aileler ile birlikte geliştirilmesi planlanmaktadır. Özel gereksinimli çocuğa sahip aileler toplumsal ve ailesel yaşantılar sonucunda ortaya çıkan zorlukları iç dünyalarında en yoğun şekilde hisseden gruplardan biridir (Sönmez, 2012; Özdemir, 2012). Aile içi iletişim, birincil bakıcıların eğitim düzeyi, birincil bakıcıların ebeveynlik tutumları, ayrılık ve aile türü çocuğun davranışlarını ve sosyal gelişimini doğrudan etkileyen etmenlerdir (Ardıç, 2012; Aydın, 2014). Bu anlamda, proje sürecinde geliştirilecek olan eğitim modelinin, ailenin işlevsel ebeveyn davranışları, aile içi iletişim becerileri, aile stress düzeyi ve ÖÖG olan çocukların en çok sorun yaşadıkları alan olan davranış, sosyal beceri ve öz düzenleme becerilerini içerecek olması bakımından bu aileleri ve çocuklarını güçlendirmesi beklenmektedir. Covid-19 salgınından kaynaklanan deneyimlerle ortaya çıkan ana sorulardan biri, öğrenen izolasyonu yaşanırken özel gereksinimili çocukların çevrimiçi eğitime nasıl dahil edileceği olmuştur (Dhawan, 2020; Ronchi, 2019). Pandemi döneminde ÖÖG olan çocukların, sınıfları ile bağlantıda kalması, sınıflarında neler olup bittiğini takip etmesi, sınıf grubunun ayrılmaz parçası olduklarını hissetme, yalnızlık ve kaygı duygularını azaltma amacı ile sınıf arkadaşları ile sosyal bağlantılarını sürdürme durumları için farklı düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur (Altmann vd., 2018; PBIS, 2020). Bu durum, sosyal ve öz düzenleme becerileri ile ilgili bir durumdur.
Proje önerisinin temel hedeflerinden birinin ÖÖG olan çocukların sosyal ve öz düzenleme becerilerini geliştirmeyi hedeflemesi bakımından bu önerinin önemli bir açığı kapatacağı düşünülmektedir. Bu hedef bağlamında ulusal ve uluslararası alanyazın incelendiğinde, ÖÖG olan ya da olmayan çocukların genel olarak öz düzenleme becerilerini ölçmek için bir ölçme aracının olmadığı görülmüştür. Alanyazında öz düzenleme becerileriyle ilgili var olan ölçme araçlarının genellikle akademik başarıyı ölçmeye yönelik olduğu tespit edilmiştir (ör., Arslan ve Gelişli, 2015; Bayındır, 2016). Dolayısıyla bu proje sonucunda hem alanyazındaki bu ihtiyacı karşılamak hem de projenin bağımlı değişkenlerinden biri olan “öz düzenleme becerileri” konusunda objektif ölçümler yapabilmek için bir veri toplama aracı geliştirilmiş olacaktır. Araştırmalar özel gereksinimli çocukların ebeveynlerinin yaşamış oldukları depresyon, anksiyete ve stres gibi çeşitli psikolojik faktörlerin çocuklarının eğitim sürecine katılımını zorlaştırdığını göstermektedir (Yüksel ve Eren, 2007). Bu durum, ailelerin psikolojik yönden de desteklenmeleri gerektiğini orta koymaktadır. Öte yandan ülkemizde ve dünyada bir süredir etkili olan Covid-19 tehdidi tipik gelişim gösteren çocukları olduğu gibi ÖÖG olan çocukların da eğitimlerini ve desteklenme sürecini aksatmaktadır. Dolayısıyla, ailelere sağlanacak olan bu kanıt temelli eğitim modeli, bir boyutuyla ebeveynlerin çocuklarının problem davranışlarıyla başa çıkmaları, istendik davranışlarını artırmaları,uyum düzeylerini yükseltmeleri konusunda ihtiyaç duydukları desteği kapsamaktadır.
Salgının ne zaman biteceği de belirsizliğini koruduğuna göre gereksinimi olan çocuklar ve ailelerinin ev koşullarında ne yaptıkları veya çocuklarının gelişimini nasıl destekleyecekleri boyutunda soru işaretlerinin olması bu projenin hayata geçirilmesiyle önemli bir açığı kapatacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda bu projenin ülkemizde ODD temelli ilk aile eğitim modeli örneğini oluşturması bakımından gelecek çalışmalara öncülük etmesi ve sonuçları itibariyle sosyal, ekonomik ve toplumsal yaygın etki oluşturması beklenmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de öğretmenler, aileler ve araştırmacılar çocuklarda görülen problem davranışları söndürmek ya da problem davranışları önlemek için etkili ve kanıt temelli müdahale arayışı içindedirler. Problem davranışların önlenmesinde geleneksel, geçici ve kısa süreli uygulamaların yerine kanıt temelli davranış değiştirme yöntem ve tekniklerinin uygulanması daha kalıcı ve etkili çözümler elde etmemizi sağlamaktadır (Sugai ve Horner, 2006).